30 Mart 2020 Pazartesi

OYUN TÜRLERİMİZ







OKUL ÖNCESİNDE OYUNLA İLGİLİ ÖNEMLİ BİR MAKALE

Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Okuldaki Oyun Olanaklarının İncelenmesi makalesini okuyup inceledik.Aynı zamanda makalenin yayım tarihi 2019 olmasıyla yeni bir makale.Makalenin yazarları Belma Tuğrul, Menekşe Boz, Gonca Uludağ, Özge Metin Arslan, Serap Sevimli Çelik Ve Aylin Sözer Çapan'dır.  Makalenin amacı okul öncesi dönemdeki çocuklara sunulan oyun olanaklarının okul öncesi öğretmen görüşlerine göre incelenmesi olarak belirlenmiş. Makale araştırmasında evreni özel ve resmi anaokullarında çalışan 460 okul öncesi öğretmenleri oluşturuyor. Araştırma aracı olarak anket kullanılmış.Anket formunda, okul öncesi öğretmenlerinin cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, mesleki deneyim süresi, çalıştığı kurumun bulunduğu coğrafi bölge, çalıştığı yaş grubu ve sınıf mevcudu bilgilerine ilişkin yedi, okul öncesi dönemdeki çocuklara sunulan oyun olanaklarına ilişkin öğretmen görüşlerinin belirlenmesine ilişkin on (çocukların en sevdiği aktiviteler, serbest oyuna ayrılan süre, oyun sırasında öğretmenin rolü, açık oyun alanları imkânları, risk faktörleri, oyun sırasında gerçekleşen kazalar ve ailelerin çocukların okuldaki oyunları üzerine görüşleri gibi) soru yer almaktadır. Araştırma bulgularına göre, öğretmenlerin güne başlama zamanında bir-iki saat süreyle serbest oyuna yer verdikleri ve çocukların çoğunlukla okul bahçesinde ve doğal/doğadan malzemelerle oynamaktan oyunlarından hoşlandıkları belirlenmiştir. Öğretmenlerin okuldaki park/bahçe alanlarının olumsuz koşullarının çocuklar için risk oluşturduğunu düşündükleri; çocukların sınıfta/okulda oyun oynarken çeşitli kazalar yaşadıkları, bunların başında ise düşme vakalarının geldiği belirlenmiştir. Ayrıca ebeveynlerin ve okul yöneticilerinin de çocukların oyun oynamalarına ilişkin çeşitli taleplerinin olduğu, ebeveynlerin çoğunlukla öğretmenlerden okuldaki oyun süresinin azaltılarak, çocuklara okuma-yazma öğretilmesi, okul yöneticilerinin ise okulda hareketli/gürültülü oyunlar oynanmaması yönünde isteklerde bulundukları tespit edilmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda, ulusal bir oyun politikasının geliştirilmesi ve okul öncesi dönemde oyunun önemine daha çok dikkat çekilmesi gerektiği önerilmektedir. 

ÖNERİLERİMİZ

Okul öncesi eğitim yerlerinin sınıf içi kadar sınıf dışı eğitime de açık olması gerektiğidir. Okulun olanakları yetersiz ise doğadan faydalanarak oyunu da dahil ettiğimiz eğitimler vermek olmalıdır.
Aynı zamanda okul öncesinde oyunun önemi konusunda bilinçsiz ebeveyn ve okul yönetimlerine bu konuda eğitim vererek onları bilinçlendirmek önemli olabilir.

SINIFTA O ANKİ MATERYALLER OLAN PİPET VE ZARLA OYUN TASARIMI VE UYGULAMA


                                                LABİRENT OYUNU
  Sınıfımızda o anda pipet ve zarla nasıl bir oyun tasarlayabileceğimiz sorusuyla düşünerek bulduğumuz sayılarla labirent oyununda hem çocuklara sayı farkındalığı kazandırmayı hem de ince ve kaba motor kas gelişimlerine yardımcı olmayı amaçladık. Bu amacımızı oyunlaştırarak da eğlenceli hale dönüştürdük. Bizde oyunumuzu bir okul öncesi sınıfına giderek uygulamalı olarak gerçekleştirdik. Gerçekten çocuklar oyunu oynarken çok eğlendiler ve tekrar tekrar oynamak istediler.
MALZEMELER
Üç adet pipet, bir adet zar, yapıştırıcı ve kalın fon kartonu.
OYUN NASIL OYNANIYOR?
Öncelikle çocuklardan biri zarı atıyor. Gelen rakama göre labirent tablasındaki boncukla diğer çocuk o rakama boncuğu getirmeye çalışıyor. Fakat labirent tablasındaki kuru kafaya gelmemeli boncuk. Yoksa zarı atan arkadaşının söylediği bir görevi gerçekleştirmek zorunda kalabilir:)

BABİES DİZİSİ YORUMLARIMIZ



6 bölümden oluşan netflix yapımı bir belgesel dizi serisi.

1. BÖLÜM BEBEKLERE VERİLEN SEVGİ
Bebek ve ebeveyn arasındaki oksitoksin seviyesine, amigdalada oluşan tepkilere ve (anne - baba - hatta eş cinsel çift olarak) sevgi temasına yer veriliyor. Bu çerçeveden baktığımızda; oksitosin; özellikle kadınlar için hayati bir öneme sahip gibi görünse de çocuğu ile vakit geçiren babaların da oksitoksin seviyesinin yükseldiği ve neredeyse bir kadınla aynı seviyen geldiğine değinilmiştir. (Oksitoksin; annelik içgüdüsünün oluşumunda, emzirmede, seçici sosyal bağlanma ve cinsel zevkte önemli bir role sahip olan sadakat, sevgi, bağlılık aşk ve mutluluk gibi olumlu duyguların temel kaynaklarıdır ki eksikliği strese sebep olur.)

2. BÖLÜM İLK GIDALAR
Bu bölümde anne sütünün öneminden bahsedilmiştir. Buna ulaşılana kadar maymun sütü ve inek sütü arasındaki değerlendirmeler ve ölçümler 112.000 inek üzerinde test edilerek araştırılmış; kızlar için üretilen sütün, erkekler için üretilen sütten daha fazla olduğu sonucuna ulaşılmış. Bunun dışında her annenin sadece kendi çocuğuna özel süt ürettiği ve bebeğin içtiği sütün değerlerinin değişerek vücutta farklı bölgeleri geliştirdiği bilgisine ulaşılmış. Örneğin; bebek hasta olduğunda anne tarafından üretilen süt bakteri ve virüslere karşı antikor içeren bir bağışıklık sistemi geliştirmeye başlıyormuş. Son olarak; bine yakın evden toz analizi alınarak, evdeki bakteri miktarına göre hayvan barındıran evler ve hayvan barındırmayan evler içinde yaşayan çocukların astıma karşı bağışıklık sistemlerin hesaplanmasına da yer verilmiştir.

3. BÖLÜM EMEKLEME
Emeklemenin yürümeye giden bir yol olduğunu düşünülürken, sadece bir bebek refleksi olmanın çok ötesinde olduğunu keşfedilmiş. Aynı zamanda değinilen diğer bir konuysa; bebeğin sadece 1 gece’de yarım santimetre veya 1.65 santimetre arasında değişime, büyümeye uğruyor oluşu. Bu değişimlerin yaşandığı dönemde bebeklerde; açlık, sinir, ağlama gibi duygusal krizlerin görüldüğü ve büyümenin daha önceki verilere göre eğrisel olduğu değil, merdiven basamakları gibi ataklar halinde gösteriliyor. Son olarak bölümde; bebeklerin emekleme dönemleri içerisinde ne kadar sürede “daha garantici” bir emekleme şekline ulaştıkları konusunda yeni bir araştırmaya yer verilmiştir.

4. BÖLÜM İLK SÖZCÜKLER
Dilin ne olduğunu bilmeden, bebekler nasıl oluyor da iletişim kurmayı öğrenip insan içine karışıyorlar? Bunun için bu bölümde yine bazı testlere başvuruluyor: İki konuşma örneği seçiliyor ve doğal olan duraklama yerleri ve doğal olmayan duraklama yerleri arasına aynı sayıda, aynı uzunlukta esler koyuluyor. İki tarafa da hoparlör ve ışıkların koyulduğu odada, bebeklerin hangi sese tepki verdiğini ölçmek amacıyla sırayla sesler dinletiliyor.
Bebekler; doğal olan sesin geldiği tarafa daha hızlı ve daha uzun süre bakıyor. Yani ritmi duyuyor ve örüntüleri takip edebiliyorlar.


5. BÖLÜM UYKU
İlk ay tamamen karambole uyanıp yemek yiyen bebekler, ilerleyen aylarda belli bir düzene gidiyor ve 12. aya geldiklerinde keskin çizgiler halinde netlikler ortaya çıkıyor. yani; neredeyse bütün bebekler 1 yıl içerisinde uykusuzluktan belli bir uyku düzenine geçiyor ve bu geçiş sirkadiyen sistemin oturmaya başlamasıyla gelişiyormuş. Bebeklerde sirkadiyen sistem arasında doğrudan bir bağlantı bulunmadığı için uyku sırasında bir çok kez uyanıp, uyumaya tekrar dönebiliyorlar ve bebeklerin beyinlerinde bu bağlantı kurulana kadar belli bir düzen ne yazık ki olmuyormuş.
Bunun yanı sıra; uykunun hafıza üzerindeki etkisini ölçmek için 8 farklı oynanama tekniğine sahip oyuncak sırayla bebeklere gösteriliyor. İki senaryo halinde; bebeklere oyuncaklar tekrar uzatılıyor.
İlk senaryoda; çocuklar uykusuz bırakılıyor ve başta doğru yaptıkları oynama şekillerini çocuklar unutuyorlar. yeniden öğretilmesi gerekiyor.
İkinci senaryoda; bebekler uyutulup uyandırılıyor ve oyuncaklar tekrardan veriliyor. bu gruptaki bebekler, oyuncaklarla oynamayı unutmuyorlar.
Yani; uykunun hipokampüsteki patlamalar sayesinde kortekse bilgileri taşıyıp, kalıcı konuma getirdikleri kanıtlanmış oluyor. kısacası; bir bebek günde 2 kez uyuduğunda kısa süreli bilgiler, uzun süreli kortekse yerleşiyor ve kalıcı hale geliyor.

6. BÖLÜM İLK ADIMLAR
Yeni doğan bebeklerin yürüme refleksine has hareketleri ve sonraki dönemde kazanılan desteksiz yürüme hareketinin, kas reflekslerine yansımasıyla bir karşılaştırma yaparak başlamaktadır. Bu teste göre; yeni doğanda sadece iki kas hareketi bulunuyor. birisi; desteklenme diğeriyse sallanma hareketiyle ilintili.
Yürümeye başladığında ise yine bu temelleri kullanmaya başlıyor ancak iki hareket daha ekleniyor. Yere temas ve itme bu iki hareket ise bebeklerde hız ve kontrol sağlayan has hareketleriymiş.
Bu doğrultuda bebeklerin doğuştan yürüme yetisine sahip olduğu söylenebilir.
Egzedsizin kemik yapısını değiştirdiğinin ve iskelet sistemini geliştirdiğinin üzerine alıştırmalar yapılmış ve bu araştırmaya yine bu bölüm içerisinde yer verilmiştir. Bu araştırmalara göre yürüyen ve emekleyen bebeklerin dil gelişimi arasında nitelik farkı oluyor ve bu çocuğun gelişimini etkiliyor olduğu sonucuna ulaşılmış.